Erdem ve kadınları…
Son yıllarda Hollywood’da yıldızı gittikçe daha da yükselen
Türk tasarımcı Erdem, her koleksiyonunda kendine aşık ettiği kadın sayısını
artırıyor. Geçtiğimiz hafta New York Metropolitan Sanat Müzesi’nde
gerçekleştirilen Schiaparelli ve Prada’nın Impossible Conversation’s (İmkansız
Sohbetler) Costume Institute Galası’na Erdem tasarımlarıyla gelen dünyaca ünlü
kadınlar arasında Ben Shaffer, Arizona Muse vardı. Linda Evangelista ise
Erdem’in çiçekli kıyafetini günlük kıyafetinde tercih etmiş.
Anna Wintour’un model kızı Ben Shaffer saks mavisi
elbisesiyle, Amerikalı tanınmış model Arizona Muse ise dantel detaylı
elbisesiyle Erdem’e ne kadar aşık olduklarını gösteriyorlardı. New York sokaklarında Erdem’in 2012
İlkbahar-Yaz Koleksiyonu’ndan ipek vual çiçekli Aenusha elbisesiyle göz
kamaştıran bir diğer isim de model Linda Evangelista’yda.
Anna Wintour'un model kızı Ben Shaffer, ünlü modacının saks mavisi üzerine çiçekli elbisesini seçmiş.
Model Linda Evangelista, New York sokaklarında Erdem'in son koleksiyonundan minik çiçekli bir elbiseyle tüm dikkatleri üzerine topluyor.
Amerikalı ünlü model Arizona Muse, dantel detaylı Erdem elbisesiyle harika görünüyor.
Bu kadar ince zevke sahip kadının Erdem’i sevmesi boşuna
değil. Erdem, işine aşık ve şöhreti de asla umursamıyor. Bunu kendisi söylüyor.
Daha önce Erdem ile yaptığım ve Hürriyet LOOK’ta yayınlanan röportajda ünlü
tasarımcı bunu açıkça itiraf etmişti. Peki başka neler mi söyledi? Erdem’i daha
yakından tanımak isteyenlere işte o röportaj?
“Şöhret umurumda değil”
Adını verdiği markasının geçmişi aslında çok eski değil,
sadece altı yıl öncesine dayanıyor. Ancak onun farklı olduğunu keşfetmesi,
kadınların da bunu anlaması çok uzun sürmemiş. Türk bir baba ile İngiliz bir
annenin oğlu olarak dünyaya gelen Erdem Moralıoğlu, bir yanıyla Kanadalı, diğer
yanıyla Türk, bir tarafıyla İngiliz… Üç ülkenin de onun için ayrı bir önemi
var. Erdem, bugün Hollywood aktristlerinin, first lady’lerin, kraliyet
ailesinin tercih ettiği ilk isimler arasında.
Modanın romantik prensi ile gerçekleştirdiğimiz röportajda şöhretle ilgilenmediğini,
güçlü, kendinden emin ve güzel kadınları giydirmeyi sevdiğini öğrendik.
Tasarım yapmaya başladığınız ilk günden bugüne değin
hazırladığınız koleksiyonlarda sizi siz yapan asıl nokta nedir?
Modern ama el yapımı parçalar tasarlama fikrini seviyorum;
el yapımı dantel ya da nakış gibi. Özellikle modern ve eskiyi bir arada kazara
buluşturan kombinasyonlara bayılıyorum.
Koleksiyonunuza son dokunuşu ne ile koyarsınız?
Tasarımlarımın gerçek kadınlar üzerinde hayat bulmasını
seviyorum.
Erdem kadını çiçekli de giyse, kelebekli de hep hüzünlü
görünüyor, neden?
Drama fikrinden hoşlanıyorum.
Erkek çocukları için “anne”, hayatlarında önemli bir
“idol”. Özellikle kadın modası ve yaratıcılık söz konusu olduğunda erkek
modacılar ilhamı genelde annelerinden ya da en yakınındaki kadınlardan
alıyorlar. Sizin hayalinizdeki Erdem kadını, anneniz mi?
Bir ilham perim yok. Annem modaya olan merakımı desteklerdi
fakat tıpkı annem gibi güçlü, bağımsız ve feminen Erdem kadını için tasarım
yapıyorum.
Gözlerinizi yumduğunuzda annenizi ve babanızı hangi
fotoğraf karesi olarak hatırlıyorsunuz. Neredeler, üzerlerinde neler var, ne
renk vs.
Onları mutfakta bize yemek yaparken hatırlıyorum.
-Yanlarında staj yaptığınız Diane Von Furstenberg ve
Vivienne Westwood’dan hiç etkilenmemeyi nasıl başardınız? Çünkü sizin fırfırlı,
dantelli, ipekli, satenli tarzınız Furstenberg kadar minimal, Westwood kadar
çılgın ve fütiristik tasarımlardan çok uzak?
Her tasarımcı kendi stiline sahiptir; her ikisinden de çok
şey öğrendim fakat daima kendime özgü bir tarzım vardı.
-Sizin tasarımlarınız kadınların gözünde arzu nesnesi, ya
sizin gözünüzde?
Kıyafet, onu giyenin bir uzantısıdır. Tasarımlarım kendi
ritmine göre hareket eden güçlü, bağımsız kadını temsil ediyor.
Bir yanınız Türk, bir yanınız İngiliz, bir tarafınızla da
Kanadalısınız. Biz Türkler basında bahsederken sizden Türk asıllı, İngilizler
de İngiliz olarak yazıyor. Kanada’da yetişip büyüdüğünüz için de Kanada sizinle
gurur duyuyor. Peki siz kendinizi nereye ait hissediyorsunuz?
Her birinin benim için ayrı bir yeri vardır. Türkiye benim
kökenim, Kanada çocukluğum, Londra ise tasarımcı olduğum yer ve evim.
Türkiye’yi ne kadar ve nasıl tanıyorsunuz? Örneğin babanız
size Türkiye’yi nasıl anlatırdı ya da anlatır mıydı?
Türkiye’nin kültürü çok renkli. Çocukluk dönemlerimde
İstanbul ve Türkiye’nin doğusundaki akrabalarımıza yaptığımız ziyaretler
olurdu. Çok özel hissederdim. Türkiye’ye uzun zamandır gelmiyorum fakat tabii
ki ailem orada yaşadığı için bağlarım kopmadı.
Moda dünyası, eleştirmenler size pek çok tanımlamalar
yakıştırıyor. Örneğin “Londra’nın Christian Lacroix’ı” gibi… Bu hoşunuza
gidiyor mu?
Tanımlamalarla ilgilenmiyorum. Fakat Christian Lacroix ile
karşılaştırılmak tabii ki harika bir iltifat.
Tasarımlarınızla ödüller de aldınız. Kazanmak istediğiniz,
gönlünüzden geçen asıl ödül nedir?
İşiniz için saygı görmek harika. Şu an olduğum yerden gayet
memnunum.
Kadın tasarımcı mı, erkek tasarımcı mı kadınların dilinden
daha iyi anlıyor?
Bu çok zor bir soru. Tasarımcıya ve kadına bağlı.
Dünyanın pek çok yerinde birçok tasarımcı var. Hepsinin de
hedefi tabii ki dünyaca ünlü bir tasarımcı olmak. Siz, 7 yaşında ilk
tasarımınızı yaptığınızda bu düşleri kurar mıydınız?
Asla ünlü olmayı önemsemiyordum. Önemli olan her zaman
kıyafetlerdi. Moda tasarımcılığı bildiğim tek şey.
Bugün dünyaca ünlü, hakkından övgüyle bahsedilen bir
tasarımcı olarak şöhreti, hangi tasarıma benzetirsiniz?
Gerçekten şöhretle ilgilenmiyorum.
Sizin elbiselerinizi Hollywood’un ışıltılı yıldızları da
giyiyor, siyaset gibi ciddi bir arenanın dünyaca ünlü kimliği de. Bir tarafta
ışıltılı bir dünya, diğer yanda sert kuralların olduğu politika gibi bir
alandaki kadınlar tasarımlarınızda hangi noktada buluşuyor ki sizi seçiyorlar?
Bu kadınların tümünde Erdem kadınlarının özellikleri
görülüyor; güçlü, güzel ve kendinden emin.
Ödüllü bir modacısınız evet, yetenekli ve yaratıcısınız
buna da evet. Ama ünlü olmak hele de dünyaca ünlü olmak ayrı bir durum. Keira
Knightley, Gwyneth Paltrow ya da Michelle Obama, dünyanın gözünün üzerinde
olduğu ünlü kadın isimler sizin tasarımlarınızı giymeseydi yine de bu kadar
ünlü bir tasarımcı olacağınızı düşünür müydünüz? Bu ünlü isimlerin sizin
şöhretinizde ne kadar payı olduğunu düşünüyorsunuz?
Bu kişilerin kıyafetlerini seçmeleri gururumu okşuyor. Çünkü
hepsi çok güzel kadınlar.
Bir tasarımcı-modacı olarak kırmızı halının olmazsa olmaz
moda kuralları sizce nedir? Ayrıca siyasetçi bir kadın ya da first lady sizce
nasıl giyinmeli?
Kendinden emin olan herkesin giyinmesi gerektiği gibi.
Siz kadınları giydiriyorsunuz ama sizi kim giydiriyor?
Günlük ve özel günler için nerelerden alışveriş eder, kimlerden giyinirsiniz?
En çok ziyaret ettiğiniz mağazalar hangileri? Kendinize en çok ne satın
alırsınız?
Yves-Saint Laurent’i beğeniyorum. Ayrıca gözlerim çok bozuk
olduğu için daima Cutler and Gross gözlüklerimi takarım.
Dekorasyona ilginiz var mı? Evinizin ya da yaşadığınız
mekanın, çalışma ortamınızın dekorasyonu nasıl? İçinizi rahatlatan, huzur veren
objeler neler?
Birçok şey biriktiriyorum ama özellikle kitaplara tapıyorum.
Onlar beni rahat ve mutlu hissettiriyor.
-Vintage, street fashion, fast fashion ile ilgili ne
düşünüyorsunuz?
Hiç bir şey düşünmüyorum.
Sizce giyinmek mi zor, soyunmak mı?
Kimin için giyindiğiniz ve kimin için soyunduğunuza bağlı.